Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osman Batur Betiği –Hakan İlhan Kurt

Osman Batur Betiği –Hakan İlhan Kurt - bütün ölümsüz Türkistan Savaşçıları’na...   sesimin ulaştığı tüm cephede hür sözüm ve bıçkın göğüslerde uzun karlı akşamlar kayda geçirilirken Altay yanığı yüzüm semâyı omuzlayan her yaramdan gül damlar yürürüm şu sipersiz coğrafyam dar içimde ey Türkistan, yürürüm; bir seyir var içimde yağar burkutlarımın çelik temren pençesi sabır tasında obam ünler Rus’a Çinli’ye ve kuşluk vaktine dek bütün kuşların sesi bir ağız Tanrı birler solgun kara dinliye yurdumda zürriyetim köşe bucak ay Hüdây ne kaçak eyle beni ne de yüke say Hüdây elbette ki bağ boğum ırkıma dolanda toy şahlanır sayatlarım saylarda misil misil orta kuşak yuğlarda alazlanır cümle huy gözyaşlarımla büyür ala yunak bir nesil andolsun yedi göbek yedi düğüm o güne Böke Batur öğüdü öğüttüğüm o güne harsımla secdelerim anamın ak sütünü gürlerim Köktogay’da ümitler gülüştükçe asrı ekmekler cengim; kara örtüsü tünü kara saçımdan çekip toprakla bölüştükçe nice tohum çatlatır kıra yatık kaşları...

Ant

- Adalar Denizi’nden Altaylar’a tüm Türk Gençliği’nden, Yüzyılın Kürşadı Hüseyin Nihal Atsız Beğ’e - Kün Vakti Kuday verdi, yerle göğün arası, Tengri Kut Mete Han'dan oymağ öze toy olur! .. Çakımlar donatırken, Kara Budun karası, Kürşat'ta İlteriş'te kanım töze toy olur! .. Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! Bengüsu çağlar bulağ görünende ay-peri, Görküne usum kaçar, ışıtırken gökleri... Doğanda ucaltan gün, muştu verir tan yeri Kökbörü uluyanda, Oğuz ize toy olur! Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! Şadlarım, tiğinlerim, bağır basıp belende, Dururken yığıncağa, bir araya gelende... Kımızla gökçen kızlar, belleğimi çelende, Acunu aydınlatan günüm kıza toy olur! .. Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! Koç erler, buğra beğler, pusatlanıp binimden, Savrula yağı-çaşıt, od sırmalı kinimden... Varanda tapıncağa, ürksün albız tinimden Yalvacın buyruğunda, üreğ köze toy olur! Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! Albastı obruğunda, ocağımın eşiği, ...

Düşünce Girdabı-Ağlar insan dediğin

Düşünce Girdabı-Ağlar insan dediğin Ağlar insan dediğin. Yüklü bulutsa içi, çarpar kendini, rüzgarla göğe. Tokat gibi patlar.. Çenesinde, sessizliğine karışan damlalar. Damlalar eline, avuçlarına boşalır. Kuraklığı dinene kadar ruhuna akıtır. Güz yağmuru, kış ayazı ne geliyorsa artık gözlerinden. Tüm gelmiş geçmiş öfkesi, biriktirdiği kırılmalar, kırdığı kalpler, kırılganlığını anlamayanlar, anlamsız dargınlıklar süzülür, yanakları al al, boşluğa sığdırmadığı neyi varsa.. Gözleri takılır uzaklara elinin tersiyle siler yüzünü.. Avuçlarına bakacak cesareti buluna dek yumruk yapar iki elini.. Ne de olsa tüm kirli ve temiz sırlarını bir onlarla paylaşıp, aşmıştır, kendini.. Avuçları sessiz, sadık, tanık ve tanıdık bir dosttur, yumruklarına gizlenen. Arzu Başarıcı

Düşünce Girdabı-Dal

Düşünce Girdabı-Dal Kalbimin ortasında gümüşten dal ve gövdesi yakut sarmaşıklarla bezenmiş.. Asi topraklar arasında: yabani seyirler, inilti, rüzgardan inişler sukutta.. Uzakta pamuksu umut, ayaklarımın altında altın atlas.. Derinden özleyiş, soluk alıp, soluk renkler veriş.. Gümüş daldan gölgesi ve umursamamayı bilemeyişi, bir bıçak, keskin, bilenmiş. Yakutlardan incinen teni buzdan, aldatır, altında naif, sırrı masal, temiz.. Uykusuz yenik yorgun, ottan sarmaşıktan, deli goncadan.. Asma yüzün yüreğindir. Pamuk ipliği dediğin buruk kalbime uzanan gümüş tutunuşumdur ki; gövdenin yakuttan olduğu gerçeğini görmenle, pamuk ipliğim, çelikten öteye geçmiştir. Arzu Başarıcı

Düşünce Girdabı-Yüzleşme

Düşünce Girdabı-Yüzleşme Kolları asılı hayret, zaman su.. Nasıl tutundu yaşam? Belirsiz, ne ile besledi nefesini? Nefes derin tek seferde içeride. Sıcak Temmuz sabahı buzlu suyunu itinayla hazırladı. Tek ayık yer çift kişilik yatağı. Bataklığında arınmak tamam da, kim kimi uyandırdı anlamadı. Baktı, tostoparlak vücut, tahminen kırk beden üst baş etrafta salkım saçak. Soyunduğunu hatırlıyordu tamam, ya sonrası. Avucunda yakaladı suyu, vurdu defalarca jilet gibi, keskin. Gözkapakları dondu. Çenesinden süzüldü gece, aktı. Kırk beden büyüdü suda yüzü. Elleri sıcağın katili oldu. Kendisini ıslattı kalan soğuklukla. Buz eridi, ellerinden gecenin teri süzüldü. Aynaya damlalar savruldu, bu bedeni tanıyor olsa hatırlardı, zor tabi.. Aynadan yatağa aktı yüzü, kadınlar içinden geçti, üzüldü. Usulca örtüğü havalandırdı. Arzu Başarıcı

Düşünce Girdabı-Sitem

Düşünce Girdabı-Sitem Gönlü kor ve dağlarda gizlenmiş, bakışları rüzgarda genişleyen içe işleyen mavi buz.. Bir kırılma belirsiz uzaktan, alçak seslerden hüznü, bas bariton derdinin matemi, çığlıksız sade bir o kadar da.. Yavru kuş konduğunda avucuna; bu tutmuş, bu temizlemiş, o hiç pişiremeyen lokmalarını hatır için yemiş. İtirazı, bağlayan neyse ona!? Kim koymuş avucuna iki yavru? O mu beslemiş? O mu büyütmüş? Kurda yem köpeğe kemik, av zamanlarından kalan dağınık hikayeler!! Ay şahit, el şahit al yanaklarında tebessüm. Affedilmeyenlere yolladığı affetmiyordum, ama olmadı, içerikli bir sitem. El şahit, elleri minevvel minahir göğsünde, mavi buzdan ateşler altında dev lahdinde. Taze meyveler ve buzda ceviz, anason tadında tatlı son, artık gönlü tamam. Arzu Başarıcı

Düşünce Girdabı-Afro

Düşünce Girdabı-Afro Terden sırılsıklam ve avuçlarında ağaçlarda sallandığı günler, çenesi sus demek için o zamandan mühürlü. Sakinliği gizlenen yüksek sesinin perdesi.. Teninden kopardım, yine de iniltiyle kıvrandı ve sessizlik. Kalabalıkta hissedilmeyen belirsiz yüzü; uzakta, soğuk ve gözlerinde derin dinlenişin dinginliği dinlemesi gibi. Var yok arasında, geniş, çok şeritli. İnanışı, irdelemeden çözülüşü sağlaması, hala sakin olmasına hayret. Gölgeli ormanda her şey kıyı kenar. Herkes kadar bronz, bir o kadar net buz beyaz. Omuzlarında iki kıta melez. Sanki, hem Avrupa hem Afrika kökenli, Afro.. Afrasız tafrasız, sandığımdan sesli, o ve diğerleri daha bilemediğim alfabelerde ve çok fazla kelime anlamları var. Kendinden içten afrodizyak etkisiyle afyon dinginliğinde. Ben adını tercih ederim, diyordum, yendi, o mesafe artık yok. Arzu Başarıcı

KÖMEN

Resim
[caption id="attachment_686" align="alignnone" width="300"] Hüseyin Nihal Atsız[/caption] Analım Tunga Er efsanesini; Duyalım geçmişin erkek sesini. Bürüyüp Tanrıdağ’ın çevresini Yine Gök Türk olalım, El kuralım. Ötüken-Yış durak olsun da bize Yürüsün ordular ordan denize. Çinli baş vermezse, gelmezse dize Kağanın buyruğu vardır: Vuralım. Anlatılmaz, yüce bir erdem olan Bu akınlarda bulunmaz yorulan. Günü geldikçe de bizden sorulan Kan ve can vergisi olsun... Verelim! Ülkü uğrunda gönüller delidir. Kişiler ülkü için ölmelidir. Tanrı’nın insana değmiş elidir Şu ölüm adlı güzel şey... Saralım. Hiç düşündün mü niçindir yaşamak? Bir görev yapmak içindir yaşamak. Er kişiysen görevin neyse, başar. Zevke, eğlenceye hayvan da koşar. Görüyorsun nice havan yığını Ki yapar sadece hayvanlığını. Fakat onlar bile kendince yine Tükürürler Kardeş’in itlerine. O nasıl olmalı bir ruhu ölü, Ya da bir canlı, fakat kahpe dölü Ki sanar durduğu yer it inidir, Oysa bir şanlı şeh...

KÖMEN

Resim
[caption id="attachment_686" align="alignnone" width="300"] Hüseyin Nihal Atsız[/caption] Analım Tunga Er efsanesini; Duyalım geçmişin erkek sesini. Bürüyüp Tanrıdağ’ın çevresini Yine Gök Türk olalım, El kuralım. Ötüken-Yış durak olsun da bize Yürüsün ordular ordan denize. Çinli baş vermezse, gelmezse dize Kağanın buyruğu vardır: Vuralım. Anlatılmaz, yüce bir erdem olan Bu akınlarda bulunmaz yorulan. Günü geldikçe de bizden sorulan Kan ve can vergisi olsun... Verelim! Ülkü uğrunda gönüller delidir. Kişiler ülkü için ölmelidir. Tanrı’nın insana değmiş elidir Şu ölüm adlı güzel şey... Saralım. Hiç düşündün mü niçindir yaşamak? Bir görev yapmak içindir yaşamak. Er kişiysen görevin neyse, başar. Zevke, eğlenceye hayvan da koşar. Görüyorsun nice havan yığını Ki yapar sadece hayvanlığını. Fakat onlar bile kendince yine Tükürürler Kardeş’in itlerine. O nasıl olmalı bir ruhu ölü, Ya da bir canlı, fakat kahpe dölü Ki sanar durduğu yer it inidir, Oysa bir şanlı şeh...

Sarmal

Resim
Sırtında saplanmış bir bıçak ve diyordu Sezar: Sen de mi Brütüs?? İşte bu dünyada en kısa haliyle en derin konuya geçiş başlıyordu. Bildiğiniz derin dipsiz kuyu. Böyle kötülük olur mu ya, demiş olabilirsiniz içinizden. Çünkü hemen anladınız, Sezar’ın kime neyi kastederek o  cümleyi kurduğunu. Kendi celladını doğurup besleyip, öldürmez beni nasılsa, diyerek, arkanızı ona dönüp yürüyerek gitmek, cesaret ister. Komşu kıyılarımız yok, hayatımız bir tane tek kullanımlık. Diyemeyiz ki gidip; nerde, o tarafta neler oluyor, bakıp göreyim, yaşayayım.. Sırtımızda dost denen o bıçak ve onun kanlı gözü, kalbimizde ihanet, yürütürüz kendi gerçekliğimize. Ve, tabi kötü son. Olur da o kötü son çok erken gelmez de, gecikirse.. İşte o an yaşam sahnesinde bilinmez sayıda perde aralanır, yonca şeklinde çevre yollarına benzer sarmallar içinde yürür insan. Bazen aynı yöne tekrar tekrar dönerek, başlangıca vararak. Haliyle bu çıkmazda bin bıçak gözü kan revan, yıkık viran.. Düşe kalka. Kan kaybından asla öl...

Sarmal

Resim
Sırtında saplanmış bir bıçak ve diyordu Sezar: Sen de mi Brütüs?? İşte bu dünyada en kısa haliyle en derin konuya geçiş başlıyordu. Bildiğiniz derin dipsiz kuyu. Böyle kötülük olur mu ya, demiş olabilirsiniz içinizden. Çünkü hemen anladınız, Sezar’ın kime neyi kastederek o  cümleyi kurduğunu. Kendi celladını doğurup besleyip, öldürmez beni nasılsa, diyerek, arkanızı ona dönüp yürüyerek gitmek, cesaret ister. Komşu kıyılarımız yok, hayatımız bir tane tek kullanımlık. Diyemeyiz ki gidip; nerde, o tarafta neler oluyor, bakıp göreyim, yaşayayım.. Sırtımızda dost denen o bıçak ve onun kanlı gözü, kalbimizde ihanet, yürütürüz kendi gerçekliğimize. Ve, tabi kötü son. Olur da o kötü son çok erken gelmez de, gecikirse.. İşte o an yaşam sahnesinde bilinmez sayıda perde aralanır, yonca şeklinde çevre yollarına benzer sarmallar içinde yürür insan. Bazen aynı yöne tekrar tekrar dönerek, başlangıca vararak. Haliyle bu çıkmazda bin bıçak gözü kan revan, yıkık viran.. Düşe kalka. Kan kaybından asla öl...

Gülümser'e ithafen..

Yüksek duvarlar ardına tellere betona hapsedildi bazılarınız. Soğuk ve açlığın sınırlarında yürütüldünüz. Kapalı kapılar ardında acınızı çektiniz. Bir gün vicdansız inançsız Tanrı’dan yoksun eller sizlere kıydı. Minnacık zehirli ilaçlarla kıvrandınız. Oysa sandınız, doyurmak sevmek oynamak için uzanıyor o eller.. Kalbimizi söktü o hain düşünceli vicdansızlık. Siz inledikçe, dişlerinizin arasından hırıltılı salyalar aktıkça, bin kere öldük.. Bunları gördüğümüzde herşey olup bitmişti. Siz yoktunuz. Çırpınışınız bitirdi bizi, ağladık günlerce. Kabus gibi gecelerimiz oldu. Ama siz yoktunuz.. Bir gün olur da, bir cennet bahçesine gidersem, kabul olursam o diyara, Tanrı’dan dileğim; yaşarken acı ve kötülükle öldürülen tüm masum hayvanlar olsun etrafımda. Onlarla cennette acıyı sarayım.. “Tanrı size bunları yaşatanları derin ateşli kuyularda tutuyor, hepinizi çok seviyorum”, korkmayın artık, diyebileyim.   Arzu Başarıcı

Çağla Gözlü Kara Kedi

Resim

Çağla Gözlü Kara Kedi

Resim

Duman

Resim

Duman

Resim

Kolaj

Resim

Kolaj

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim

Sokak Canları

Resim