Bu şiir Şehriyar tarafından İran'da kaleme alınmış olup, Turan fikrini en iyi anlatan eserlerden birisidir. Arzu Başarıcı El Kimin Şehriyar'ım gözüm yaşı sel kimin, Garip sen mi vetanında el kimin, Sevdan üreğimde kara yel kimin, Heç elden özgeye gardaş olar mı? Haramzadalardan yoldaş olar mı? Gurt gurtnan dolaşır, itler it inen, Gurt şikarnan doyar, itler küt inen, Yanaşmanın goynu dolar pit inen Heç elden özgeye gardaş olar mı? Fars, Çin, Urustan yoldaş olar mı? Oğuz Atam bizi görse neyliyer, Dövüner dizini helak eyliyer, Yeğin geyze gelir, gönü göynüyer, Heç elden özgeye gardaş olar mı? Yılandan, çiyandan yoldaş olar mı? Bed-güman değilem Allah kerimdir, Turan hayalimdir, etim, derimdir, Böyyük Asya nece olsa benimdir, Gurt yuvalarına tilki dolar mı? Ayıdan, Moskof'tan yoldaş olar mı? Şehriyar'ım, incinmeyin sözüme, Dost acı danışar dostun özüne Gah ağlaram, gah vururam dizime Heç elden özgeye gardaş olar mı? Hayından, uğrudan yoldaş olar mı? ...
Sırtında saplanmış bir bıçak ve diyordu Sezar: Sen de mi Brütüs?? İşte bu dünyada en kısa haliyle en derin konuya geçiş başlıyordu. Bildiğiniz derin dipsiz kuyu. Böyle kötülük olur mu ya, demiş olabilirsiniz içinizden. Çünkü hemen anladınız, Sezar’ın kime neyi kastederek o cümleyi kurduğunu. Kendi celladını doğurup besleyip, öldürmez beni nasılsa, diyerek, arkanızı ona dönüp yürüyerek gitmek, cesaret ister. Komşu kıyılarımız yok, hayatımız bir tane tek kullanımlık. Diyemeyiz ki gidip; nerde, o tarafta neler oluyor, bakıp göreyim, yaşayayım.. Sırtımızda dost denen o bıçak ve onun kanlı gözü, kalbimizde ihanet, yürütürüz kendi gerçekliğimize. Ve, tabi kötü son. Olur da o kötü son çok erken gelmez de, gecikirse.. İşte o an yaşam sahnesinde bilinmez sayıda perde aralanır, yonca şeklinde çevre yollarına benzer sarmallar içinde yürür insan. Bazen aynı yöne tekrar tekrar dönerek, başlangıca vararak. Haliyle bu çıkmazda bin bıçak gözü kan revan, yıkık viran.. Düşe kalka. Kan kaybından asla öl...
Kitaptan bir alıntı.. "Tolga ve Selenge nehirlerinin birleştikleri yerde Kumlancu denen bir yer vardır. Bu yerin yakınlarında iki ağaç büyürmüş. Bunlardan biri fistuk ağacı olup çama benzerdi ve servi gibi her zaman yeşildi. Öteki ise bayağı bir ak çam ağacı idi. Bu iki ağacın arasından küçük bir tepe görünürdü, günün birinde bu tepeciğe gökten bir ışık vurdu. O günden sonra tepecik şaşılacak surette büyüdükçe büyüdü sonra bir gün yarıldı ve üzerinde beş küçük çadır peyda oldu. Çadırların her birinin altında bir küçük erkek cocuk yatıyordu. Uygurlar saygı ile çocukların etrafını aldılar ve gökten inme olmalarına bakarak onlara itaat gösterdiler. Içlerinden en küçüğünü Buku tegini kendilerine hükümdar seçtiler." Bilinmeyen İç Asya, L.LIGETI -sayfa 254
Yorumlar
Yorum Gönder